Çin Yuan'ı devalüe edecek mi?

Çin Yuan'ı devalüe edecek mi?

Vakıf Katılım

ABD'nin Çin'e karşı verdiği dış ticaret açığının 2018 yılında 418 milyar dolar seviyesine yükselerek tüm zamanların rekor seviyesine ulaşması 2020 seçimlerinde elini kuvvetlendirmek isteyen Trump'ın Çin karşıtı retoriğini sertleştirmesine neden oldu. ABD'de korumacılık eğilimleri her ne kadar Trump'ın başkan seçildiği 2016 yılı sonrasında hız kazansa da gelenekselleşmiş dış ticaret açığını azaltmaya yönelik çalışmalar önceki başkan Obama döneminde başlamıştı bile. 2010-2011 yıllarından itibaren başlayarak kaya gazı ve petrolü üretimindeki hızlı artış, dünyanın en önemli enerji ithalatçılarından biri olan ABD'nin "kendi kendine yetebilen" bir ülke olma yolunda ilerlediğini ve bir enerji ihracatçısı haline gelebileceğini gösterdi. ABD Enerji konusundaki dışa bağımlılığını azaltırken, bu sefer de yüksek birim maliyetleri nedeniyle teknoloji konusundaki üstünlüğü artık Doğu'ya kayıyordu.

ABD Başkanı Donald Trump göreve gelmesinden önce bilgi ve iletişim teknolojilerindeki artan Çin hâkimiyetine karşı batı ülkelerindeki panik havası iyiyden iyiye kendisini göstermeye başlamıştı. Trump'ın Beyaz Saray'a yerleşmesiyle birlikte Çin'e karşı ticaret savaşı fiilen başlamış oldu. Fikri mülkiyet hırsızlığıyla suçladığı Çin'i ithalat vergileri ve kotalar yoluyla tehdit ediyordu. ABD ve Çin arasında yaklaşık üç yıl karşılıklı hamlelerin gölgesinde süren ticaret savaşı sürecine 15 Ocak'ta imzalanan Faz 1 anlaşmayla ara verilmişti. Bir çok stratejistin ortak görüşü de dar çerçevede imzalanmış bir anlaşmanın, dünyanın en büyük iki ülkesi arasındaki jeopolitik ve jeoekonomik rekabeti dindirmeye yetmeyeceği yönündeydi. Kovid-19 pandemisi bir süreliğine iki ülke arasındaki gerilimi gündemden düşürse de Donald Trump'ın ve Dışişleri Bakanlığı'nın virüs konusunda Çin'i suçlaması tansiyonun yeniden yükselmesine neden oldu. Kasım ayında gerçekleştirilecek ABD Başkanlık seçimlerine eli kuvvetli girmek isteyen Donald Trump, elindeki korumacılık kozunu Çin'e karşı kullanması ve taraflar arasındaki gerilimi yükseltmesi beklenebilir. 

       
Soğuk Savaş döneminde Sovyet Rusya ile büyük bir teknolojik ve stratejik rekabet içerisine giren ABD, sistemik bir tehlike olarak gördüğü Çin'e karşı bir süredir çevreleme stratejisi izliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurduğu küresel hegemonyasını devam ettirme konusunda ise oldukça kararlı gözüküyor. ABD'nin borçluluk seviyesinin ötesinde, Çin'in dış politikadaki inşaacı ve genişlemeci politikası dünyanın en büyük iki ülkesi arasındaki rekabeti kızıştırıyor. Uygarlık tarihinin en iddialı altyapı projelerinden biri olarak görülen, dünya nüfusunun %65'i ve global GSYİH'nın % 40'ı dahil olmak üzere 68'den fazla ülkeyi kapsayan Kuşak ve Yol Girişimi ise ticaret savaşı buzdağının görünmeyen yüzünü simgeliyor. Bu proje ile Çin'in yapısal açıdan kırılgan ülkeleri kendisine bağlayıp, müttefikler kurmaya çalıştığı iddia ediliyor. Öyle ki; Kuşak ve Yol girişiminin ekonomik ve politik açıdan  "oyun değiştirici" olabileceği kabul ediliyor.

Çin, ihracatının büyük çoğunluğunu gerçekleştirdiği ABD'nin uyguladığı tarifeler ve gümrük duvarları nedeniyle ciddi bir gelir kaybıyla karşı karşıya kalmıştı. ABD'deki başkanlık seçimleri öncesinde ABD ile kalıcı bir anlaşma yapmak istemeyen Çin, stratejik denge arayışıyla 1.Faz anlaşmaya razı oldu. Bundan sonraki süreçte izleyeceği strateji ise Kasım ayındaki seçim sürecine göre şekillenecektir. 2015 yılında sanayi üretimindeki yavaşlama sinyallerini gören Çin, dış ticaretteki rekabet gücünü desteklemek ve ihracatı artırmak amacıyla Yuan'ı kısa süre içerisinde 3 kere devalüe etmişti. Ticaret savaşı konusunda yayınladığımız analizlerimizde de üzerinde durduğumuz üzere, Yuan'ı devalüe etmek Çin'in en güçlü silahlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Ticaret savaşının kızışmaya devam etmesi durumunda, vergiler yoluyla uğradığı kaybı parasını kontrollü bir şekilde devalüe ederek kompanse etmekten çekinmeyecektir. Ekonomi açısından dünyanın en büyük iki ülkesi arasındaki savaş periferi ülkeleri de olumsuz etkiliyor. Savaş kızıştıkça global ticaret hacminin daralması Avustralya, Güney Afrika gibi Çin'in emtia tedarikçilerinin para birimlerin de olumsuz etkilenmesi beklenebilir.

Geçen sene %2'ye yakın bir yükselişle psikolojik seviye olarak kabul edilen 7'nin üzerine çıkan Dolar Yuan kuru, Çin'in kuru manipüle ettiği şeklinde yorumlanmıştı. Çin'in Nisan ayı itibarıyla 3.09 trilyon dolarlık döviz rezervi bulunuyor. Güçlü döviz rezervine karşın diğer gelişmiş ve gelişen piyasa ülkeleri gibi dalgalı bir döviz kuru rejiminin olduğunu söylemek mümkün değil.    Yuan'ın güçlü dolar karşısında değer kaybetmesi Çin'de faaliyet gösteren ABD'li şirketlerin de elini büyük oranda zayıflatması beklenebilir.

Çin Merkez Bankası (POBC) ABD ile yaşanan gerilimin ardından referans kuru 7.12'ye çekerek son 8 yılın en yüksek seviyesine çıkardı. Bu referans oranı aynı zaman 2008 Küresel Finans Krizinin ardından ulaşılan en yüksek seviye olma özelliği taşıyor. Onshore Yuan PBOC'nin belirlediği referans oranın -+%2 aralığında fiyatlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Çin hükümetinin de ABD'den gelen tehditlere Yuan'ın kontrollü bir şekilde değer kaybetmesine göz yumacağı haberleriyle değeri Hong Kong döviz piyasasında belirlenen offshore Yuan 7.20 sınırını test etti. Birinci faz ticare müzakereleri sürecinde değer kazanan Yuan, koronavirüs salgınının ortaya çıkmasıyla dolara karşı kazançlarını geri verdi. Sonuç olarak; ABD ile gerilim yükseldikçe Çin'in Yuan'a kontrollü bir şekilde değer kaybettirme kozunu kullanması beklemekteyiz. Donald Trump Cuma günü düzenlediği basın toplantısında offshore Yuan'ın işlem gördüğü Hong Kong'un özel statüsünü kaldırdı. Doların global bazda değer kaybetmesiyle bir miktar gerileyen USD/CNH paritesinin ABD ve Çin arasındaki tansiyon yükseldikçe yükselişini sürdürmesini beklemekteyiz.

Kaynak Alan Yatırım
Hibya Haber Ajansı